Sosyal Gruplar

Üç Maymun Barışı


Uç maymun

Üç Maymun filmini izliyordum.

Finale doğru arkamdaki adam söylendi: "Bütün bunların üç maymunlukla ne ilgisi var! Başka bir şey bu!"
Haklıydı.
Çünkü...


"Görmedim, işitmedim, konuşmadım" tavrı olaylara dışardan tanık olmak fakat "tanık yazılmak"tan kaçmaktır.
Suçu görüp de görmemiş; işitip de işitmemiş gibi yapmak ve bu konuyu hiç açmamaktır üç maymunluk.

Vicdanın "anlat" diye bastıran sesini bastırma çabasıdır.
Oysa filmde "dışarıda" kalabilen kimse yok! Suçun tanığı yok...

Herkes sanık!
Hepsi ağır biçimde suçlu!
Hepsi müdahil!
Ve dahası...
Hayat baştan aşağı kirli!

Peki hiç merak ettiniz mi, nereden kaynaklanıyor bu laf?

17. yüzyılda yaşayan Venedikli hekim; Niccolo Manucci ömrünün büyük bölümünü Hindistan'da geçirmiş.

Goa'daki bir tapınakta biri gözlerini, diğeri kulaklarını, üçüncüsü de ağzını kapatan maymunların heykelini görüp ilk kaydı Manucci düşmüş.
Heykelin altında şöyle yazıyormuş: "Görüp, işitip de hiç ağzını açmadan yaşayan insan tasasız bir hayat sürer."

İlginç olan şu ki, yine 17. yüzyılda inşa edilen Japonya'daki Nikko tapınağında aynı üç maymun şeklinin kabartması varmış. Dahası Japonca'da böyle bir halk deyişi de bulunuyormuş: Mi-zaru, Ki-ka-zaru, iva-zaru...
Yani "görme, işitme, söyleme."

Anlaşılıyor ki, meşhur üç maymun figürü Doğu'ya ait.
Fakat bu sahte huzur felsefesi nin doğusu batısı yok aslında!
Meşhur Latin atasözü mesela... "Görme, işitme, sus ki barış içinde yaşayasın!"
Ortaçağ saz şairleri aynı mantığı biraz daha gerçekçi bir hayat kavrayışına uyarlamışlar: "Her şeyi işit, söyleme/Her şeyi gör, belli etme/Ye yiyebildiğini, sakın ödeme..."

Araya bizim ve birçok toplumun kültüründe "erken öten horozu keserler, aman ha!" korkutmacası katılmış.

Sık sık insanlara "etliye sütlüye karışılmaması" tavsiye edilmiş...
Hani "atalarımız" deyip duruyoruz da, bu laflara bakınca insan ne kamusal ahlakla ne de kişisel vicdanla tanışmamış bu adamlar diye düşünüyor!

Modern insan biraz daha rafineleştirdi işi tabii...
Sanki her şey televizyon ekranında olup bitiyor!
Sanki hiçbir yanlışa, suça, vicdansızlığa "tanık" olmuyoruz artık, sadece izleyiciyiz...

İşittiğimiz ve konuştuğumuz ne varsa, onlar da "altı üstü dedikodu, magazin!"
Ha... Unutmadan! Bir de şu ideoloji denilen şey var...
Resmisiyle gayri resmisiyle dünyaya ideolojik bakış...
O da bir tür üç maymunluktur!

Bakıp da görmemek, işitip duymamak ve çok konuşup bir şey söylememek hali!..

Günümüzde bu maymunlar hepten değişti ya neyse. Bugünkü hali için:

KADINLAR NEDEN SOYUNUYOR (Ne uğruna, Ne için ve MALESEF :( )


Mae West'in "Kadınlar için giyinirim, erkekler için soyunurum" sözünü gündeme getirdi ya Ayşe Arman...

Hıncal Ağabey de devreye girdi: "Kadınlar erkekleri elde etmek için giyinir, ellerinde tutmak için soyunurlar."

Her iki söz de gerçeğin bir yanını dile getiriyor.

Ancak dünyanın hızla değiştiğini; arzular ve davranışlar arasındaki bağın farklılaştığını göz ardı etmemeli!

Yeni kuşak kadın-erkek ilişkilerinde başka bir model dikkatimi çekiyor.
Şakayla karışık şöyle...

Kadınlar erkekleri elde etmek için soyunuyor, elde tutmak için giyiniyor!

Yani...
Çabuk cinsel tanışma! (Soyunma!)

Ve ardından kaçma-kovalamacaya dayalı flört serüveni! (Giysilerin resmi geçidi!)